Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve Adli Yardım
1. Giriş: Adli Yardım Kurumu
6100 s. HMK’nın 334 ilâ 340’ıncı Maddeleri’nde düzenlenen, adli yardım kurumu; kişilerin adalete erişim hakkı ve dolayısıyla mahkemelere başvuru haklarıyla yakından ilişkilidir. Anayasa’nın “hak arama hürriyeti” başlıklı 36’ncı Maddesi’nin Birinci Fıkrası’nda[1] düzenlenen “adil yargılanma hakkının” ön şartı olarak, kişiler meşru vasıta ve yollarla haklarını arayabilmeli, mahkeme karşısına çıkabilmelidirler. Ancak bireylerin yargı yollarına erişimleri, mahkeme harç ve diğer giderlerini ödemeleri ile gerçekleşebilecektir.
AİHS’nin “adil yargılanma hakkı” başlıklı 6’ncı Maddesi’nin[2] İlk Cümlesinde; “Herkes davasının, … yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir” hükmü sebebiyle, kişilerin karşılamakta zorlanacağı ve mahkemelere erişimlerini engelleyebilecek kadar yüksek olan yargılama giderleri, dolaylı da olsa adil yargılanma hakkını engelleyici unsurlardandır.
Bu sebeple devlet, mahkemelere erişimi kolaylaştırıcı usûller düzenlemeli, maddi imkanları zayıf olan bireylerin de adalete ulaşabilmelerini sağlamalıdır. Bu düzenleme, devletin her yargılama için ücretsiz yardım yapmasını gerektirmeyecektir. Ancak adil yargılanma hakkı bakımından belirleyici unsur; sadece bu sebepten kaynaklanan bir erişim engelinin bulunması halinde, engelin adil yargılanma hakkını ortadan kaldıracak derecede önemli olmasıdır. Kısaca, sadece adli yardım sağlanmaması sebebiyle mahkemeye erişim imkansız hale gelmiş ve kişi hak arama hürriyetinden ve mahkemelere erişim hakkından mahrum kalmışsa, adil yargılanma hakkı bakımından devletin sorumluluğu oluşacaktır (McVicar / Birleşik Krallık, § 51)[3]. AİHM kararları bakımından, 6’ncı Madde gereğince adli yardım sağlanması; aşağıdaki etkenlere bağlıdır.
– Başvuran açısından işin önemi (Steel ve Morris / Birleşik Krallık, § 61).
– İlgili kanun ve usûllerin karmaşıklığı (Airey / İrlanda, § 24).
– Başvuranın kendisini temsil kabiliyetinin derecesi (Steel ve Morris / Birleşik Krallık, § 61).
– Davada avukatla temsil şartının bulunup bulunmadığı (Airey / İrlanda, § 26).
Ayrıca AİHM; adli yardım için başvuran bireyin mali durumu ve yargılamada başarılı olma ihtimalinin değerlendirilmesi konusunda, taraf devletin keyfilikten uzak bir adli yardım sistemine sahip olmasını istemektedir (Steel ve Morris / Birleşik Krallık, § 62). AİHM çeşitli kararlarında, adli yardım sisteminin niteliğine dikkat edilmesini, seçilen yöntemlerin sözleşmeyle uyumlu olup olmadığının teyit edilmesini, özellikle vurgulamaktadır.[4] Ek olarak bazı kararlarında, mahkemelerin adli yardım başvurusunu reddetme gerekçelerinin açıkça sunulmasını, adli yardım taleplerinin titizlikle incelenmesi gerektiğini belirtir (Tabor / Polonya, §§ 45-46; Saoud / Fransa, §§ 133-136).
Adaletin gerçekleştirilmesi veya en azından toplumsal sukûnetin sağlanması, ancak tarafların birbirine denk ya da yakın güçlerle mücadelesi sonucu gerçekleşebilecektir. Silahların eşitliği ilkesinin, genellikle ceza yargılaması bakımından önemli olduğu düşünülse de, hukuk muhakemeleri bakımından da çok önemli olduğu ortadadır. Taraflar arasında, mali dengesizlik bulunan iş davaları, boşanma davaları veya yüksek meblağlı tazminat davaları bulunabilir. Bu davalarda maddi bakımdan zayıf olan tarafın, özellikle avukat yardımından faydalanması ya da yüksek meblağlar tutabilecek tedbir kararlarının alınmasını sağlaması neredeyse imkansızdır. Benzer hukuk davalarında adli yardım kurumu, hem silahların eşitliği ilkesinin gerçekleştirilmesi bakımından, hem de adil yargılanma hakkının korunması bakımından önem arzeder.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi bir kararında[5]; “Somut olaya gelince, davacının adli yardım talebinin reddine ilişkin karara karşı itiraz yasa yolunun sonucu beklenmeden, başka bir ifadeyle hakkın doğup doğmayacağı henüz belli olmadan, HMK’ nın 120. maddesi uyarınca gider avansının yatırılması konusunda gönderilen muhtıranın davacı aleyhine hukuki sonuç doğuracak şekilde yorumlanması hak arama özgürlüğü ve hukuki dinlenilme hakkına aykırılık teşkil eder (1. HD, 2018/809 E.,2020/3733 K.).” demek suretiyle, adli yardımın yalnızca yukarıda bahsettiğimiz ilkelerle değil, hak arama özgürlüğü ve hukuki dinlenilme hakkı ile de ilişkili olduğunu belirtir.
Anlatılan sebeplerle, adaletin gerçekleştirilmesini amaçlayan bir hukuk sistemi için adli yardım kurumu, zorunlu bir ihtiyaç olmasının ötesinde şartlarını taşıyan her bireyin kolayca ulaşabileceği bir hizmet olmalıdır. Anayasa ve AİHS’nin yukarıda bahsedilen hükümlerine paralel olarak düzenlenen, 6100 s. HMK’nın 334 ilâ 340’ıncı Maddeleri ile 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 178 ve 179’uncu Maddeleri, adli yardım ve usûlünü gösterir. 334’üncü Madde’nin Birinci Fıkrası metni ve gerekçesine göre, adli yardım talebinin iki şartı bulunur, bunlar yoksunluk ve görünüşte haklılıktır (ilk bakışta haklı görülme).
6100 > Adli yardımdan yararlanacak kişiler
MADDE 334- (1) Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, haklı oldukları yolunda kanaat uyandırmak kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler.
(2) Kamuya yararlı dernek ve vakıflar, iddia ve savunmalarında haklı göründükleri ve mali açıdan zor duruma düşmeden gerekli giderleri kısmen veya tamamen ödeyemeyecek durumda oldukları takdirde adli yardımdan yararlanabilirler.
(3) Yabancıların adli yardımdan yararlanabilmeleri ayrıca karşılıklılık şartına bağlıdır.
2. Yoksunluk:
Madde gerekçesinde, bize göre hatalı olarak yoksulluk terimi ile tanımlanan yoksunluk; bireyin fakir veya ihtiyaç içerisinde olmasını değil, güncel mali şartlarının yargılama harç ve giderlerini karşılamaya yetecek durumda olmamasını ifade etmektedir. Bu bakımdan toplum içinde varlıklı sayılabilecek bir kişinin bile açacağı veya aleyhine açılmış bir dava için çok yüksek meblağ tutan yargılama giderleri bulunuyorsa, ödeme güçlüğüne düşmesi söz konusu olabilir. Bu sebeple madde metninde tarif edildiği şekilde yoksunluk terimi, güncel mali durumunu sarsacak ölçüde yüksek yargılama giderleriyle karşılaşılması şeklinde anlaşılmalıdır.
6100 s. HMK > m. 340 Gerekçesi: … “Adli yardımdan yararlanabilme koşulları, yoksulluk ve haklılıktır. Yoksulluk, tamamen fakr-u zaruret içinde bulunmak şeklinde anlaşılmamalıdır. Kendisi ve ailesinin normal geçimini sağlayacak kadar mal ve haklara veya gelire sahip olan bir kişinin, açmak zorunda kaldığı bir dava veya kendisine karşı açılan bir dava sebebiyle yapmak zorunda kalacağı harcamaları, kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zora düşürmeksizin karşılama gücünden yoksun olan kişilerin de adli yardımdan yararlanmaları icap eder.” …
Adli yardım için başvuracak kişinin, başvurusu ile birlikte kendisinin mali durumunu ve adli yardım konusu dava giderlerini ödemesi halinde yoksunluğa düşeceğini kanıtlaması için, öncelikle kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu ailesinin mali durumunu gösterir belge ve bilgileri başvurusuna eklemesi gerekir. Başvuruya eklenmesi gereken belge ve bilgiler; 6100 s. HMK’nın 336’ncı Maddesi’nin 2’nci Fıkrasının düzenlediği başvuru şartıdır. Adli yardım başvurusunu inceleyecek hâkim bakımından, bireyin mali durumunun bilgi ve belgelerle kanıtlanabilmesi önemlidir. Kişilerin adalete erişim haklarının korunması amacıyla hâkimin doğru bir karar verebilmesi için, başvuruyu haklı gösterecek tüm belgelerin başvuru dilekçesine eklenmesi önem taşır. Bu belgelere örnek olarak aşağıdakiler gösterilebilir.
– Başvurucu ve bakmakla yükümlü olduğu aile bireylerinin nüfus ve yerleşim yeri kayıtları.
– Kendisi ve aile bireylerinin aylık gelir, giderleri ile varsa tapu kayıtları.
– Kendisi ve aile bireylerinin banka hesabı kayıtları, son bir kaç dönem hesap ekstreleri.
– Kredi kartı kullananların güncel ve önceki bir kaç aylık kredi kartı harcama ekstreleri.
– Bir işte çalışıyorsa maaş bordrosu veya SGK kayıtları.
– Tacir veya esnaf ise son bir yıllık muhasebe envanteri, bilanço veya vergi dairesi kayıtları.
– Bir işte çalışmıyor ise, bu yönde beyanı ile SGK ve BAĞ-KUR kayıtları.
– Öğrenci ise, öğrenim belgesi, iş arıyor ise İŞ-KUR kayıtları ve belgeleri.
– İkamet ettiği evin kira kontratı ya da ortalama giderlerini gösteren güncel faturalar.
– Kira geliri bulunuyorsa bilgileri, özel sigorta kuruluşlarından alınan belgeler.
– Aleyhine açılmış bir dava varsa, bilgileri ve ortalama yargılama giderlerinin hesabı.
Kısaca, adli yardım başvurusunda bulunan kişinin açacağı dava veya aleyhine açılan davanın mahiyeti, ortalama giderleri ile kendisinin ve ailesinin toplam gelirlerinin karşılaştırılmasına yarayacak tüm bilgi ve belgeleri başvurusu ile birlikte vermesi, hakkında verilecek adli yardım kararını doğrudan etkileyecektir. Özellikle banka hesabı kayıtları veya hesap hareketlerini gösteren belgeler ile varsa geçmiş dönemlere ait kredi kartı ekstreleri -kişinin mali durumunu ve harcamaları ile gelirlerini gösteren gerçek kayıtları içerdiğinden- başvuruya eklenmelidir.
Ancak bazan kişinin kendi üzerine kayıtlı olmakla birlikte, örneğin bir miras davası sebebiyle gelirlerine ulaşamadığı veya rehin şerhi bulunması sebebiyle satamadığı taşınmazları bulunabilir. Bu durumda hâkim incelemesinin detaylı olmayabileceği ihtimali de bulunduğundan, bu tapu kayıtlarının durumu hakkında detaylı bilgilerin verilmesi başvurunun doğru değerlendirilmesi bakımından önemlidir.
3. İlk Bakışta Haklı Görülme:
Madde metninde, “iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, haklı oldukları yolunda kanaat uyandırmak kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler.” Cümlesiyle anlatılmak istenen ise başvurucunun açacağı veya aleyhine açılmış dava bakımından ilk bakışta haklı görülmesinin gerekliliğidir.
6100 s. HMK m. 340 Gerekçesi: … “Haklılık koşulunun varlığı konusunda ise yaklaşık ispat ölçüsünde hâkimde bir kanaatin oluşması gerekir. Talepte bulunan kişinin baştan açıkça haksız görülmüyor olması da, adli yardımın koşulu olan haklılığı ispatı için yeterli sayılabilir.” …
Madde gerekçesinin ilgili kısmında başvurucunun ilk bakışta haklı görülmesi, hatta davası bakımından açıkça haksız görülmemesi gerektiği vurgulanmaktadır. Bu halde incelemeyi yapan hâkim bakımından oluşması gereken kanaat; kişinin haklı olması muhtemel bir hukuki uyuşmazlık konusunda, sadece mali yetersizliği sebebiyle dava açamaması veya açılan davayı yürütememesi sonucu hak kaybına uğrayabileceği, yönünde olmalıdır.
Adli yardım başvurusu davayı gören mahkemeye yapılacağından, hâkimin davanın başlangıcında taraflardan birisini -ilk bakışta da olsa- haklı görmesinin, ihsas-ı rey sayılması gerektiğine dair eleştiriler bulunur. Bu sorun madde gerekçesinde, “Talepte bulunan kişinin baştan açıkça haksız görülmüyor olması da, adli yardımın koşulu olan haklılığı ispatı için yeterli sayılabilir.” cümlesiyle aşılmaya çalışılmıştır. Gerçekten de adli yardım başvurusunu inceleyen hâkimin başvuruyu kabul etmiş olması halinde, taraflardan birinin haklılığını baştan kabul ettiği fikri akla gelebilir ancak burada hâkimin kabul ettiği olgu, başvurucunun haklı olduğu değil, haklı olması ihtimalinin bulunmasıdır. Bu anlamda mahkeme hâkiminin, davanın başında her iki tarafın da haklı olabileceğin düşünmesi normal karşılanmalıdır. Uyuşmazlığın dava yoluyla çözümlenmesi usûlü (muhakeme eylemi), aslında işin başlangıcında, hangi tarafın haklı olduğunun belirlenememesi sebebiyle, her iki tarafın da haklı olabileceğine dair yaşanan kararsızlık ile doğrudan ilgilidir. Bu anlamda taraflardan birisinin davanın başında tamamen haklı görülmesi, yargılama hukukunun ruhuna aykırıdır.
Adli yardım başvurusunu inceleyen hâkimin karar vereceği husus; hangi tarafın haklı olduğu değil, başvuran tarafın korunmasını talep ettiği haklarının, yalnızca bu sebepten (maddi yoksunluk sebebiyle) yargılama başlamadan kaybolmasına izin verilip verilmeyeceğidir. Bu konuda karar verecek hâkimin amacı, (haksız olduğu açıkça belli olan durumlar hariç) zaten davasına inanan ve kazanacağına emin olan başvurucunun önündeki mali engeli kaldırarak, hak arama hürriyeti ile mahkemeye erişim hakkı verilmesinin gerekip gerekmediğine dair karar vermek, olmalıdır. Bu sebeple adli yardım konusunda hâkimin kararı, başvurucunun haklı olup olmadığı değil, davasının takip edilmeye değer olup olmadığı ile ilgilidir. Bu konuda hâkimin bir süreliğine de olsa, davaya bakan bir hâkim gibi değil, dava için vekalet alacak bir avukat gibi düşünmesi, önündeki davanın takibe değer olup olmadığı hakkında karar vermesi gerekir.
4. Kamuya Yararlı Dernek ve Vakıflar ile Yabancılar Bakımından Adli Yardım:
6100 s. HMK’nın 334’üncü Maddesi’nin 2’nci Fıkrası gereği, kamu yararına çalışan dernekler ve vakıflar, yukarıda anlatılan iki koşulu sağlamaları durumunda adli yardım başvurusunda bulunabilirler.
5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 27’nci Maddesinin Birinci Fıkrası gereği, “kamu yararına çalışan dernekler, Cumhurbaşkanı kararıyla tespit edilir. Bir derneğin kamu yararına çalışan derneklerden sayılabilmesi için, en az bir yıldan beri faaliyette bulunması ve derneğin amacı ve bu amacı gerçekleştirmek üzere giriştiği faaliyetlerin topluma yararlı sonuçlar verecek nitelikte ve ölçüde olması şarttır.”
İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü’nün güncel verilerine göre; ülkemizde kamuya yararlı dernek ve vakıf vasfına sahip, 358 kuruluş bulunmaktadır. Bu şartlarda sayılan özellikleri taşıyan dernek ve vakıflar dışında kalan tüzel kişilerin adli yardım başvurusu yapmaları imkanı bulunmaz.
6100 s. HMK’nın 334’üncü Maddesi’nin 3’üncü Fıkrası gereği, ülkemizde bulunan yabancılar da adli yardım başvurusunda bulunabilirler. Ancak yabancılar açısından yukarıda anlatılan yoksunluk ve görünüşte haklılık koşullarına ek olarak, karşılıklılık şartı bulunur. Buna göre yabancı ülke vatandaşının başvurusu, vatandaşı olduğu devlet ile ülkemiz arasında adli yardım konusunda bir anlaşma varsa, değerlendirilecektir.
5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usûl Hukuku Hakkında Kanun’un 48’inci Maddesi’nin 2’nci Fıkrası gereği; “Mahkeme, dava açanı, davaya katılanı veya icra takibi yapanı karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutar.” Buradaki teminat, Maddenin Birinci Fıkrası’nda bahsedilen; Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişilerin göstermesi gereken; yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminattır. Bu sebeple yabancı ülke vatandaşının adli yardım başvurusu, bu kanunda bahsedilen teminattan farklıdır ve ancak karşılıklılık şartı bulunuyorsa mümkündür.
5. Adli Yardım Talebinin Usûlü:
1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu’nun 468’inci Maddesi, adli yardım talebinin (müzahereti adliye) yazılı veya sözlü yapılabileceğini kabul etmekteydi (1086 s. HUMK > 468/1 > Müzahereti adliye davanın ikame edileceği mahkemede tahriren veya şifahen talep olunur). Ancak 6100 s. HMK, adli yardım talebinin yalnızca yazılı yapılmasını öngörür.
6100 s. HMK’nın 336’ncı Maddesi’nin Birinci Fıkrası gereğince adli yardım talebi, aşağıdaki mercilere yazılı olarak yapılmalıdır.
– Dava dilekçesi ile birlikte, davaya bakacak mahkemeye.
– İcra takibi esnasında, takibin yapıldığı yer icra mahkemesine (2004 > 15/2)[6]
– İflas takibi ile ilgili, iflas için yetkili ticaret mahkemesine (2004 > 154/3) [7]
– İstinaf dilekçesi ile birlikte, bölge adliye veya bölge idare mahkemesine.
– Temyiz dilekçesi ile birlikte, Yargıtay veya Danştay’a.
– Bireysel başvuru formunda belirtilerek, Anayasa Mahkemesi’ne
Adli yardım talebi, davanın görüleceği mahkemeye yapılmalıdır ve mahkeme, talep hakkında duruşma yapmadan karar verir. Başvuranın talebi bulunuyorsa mahkeme incelemeyi duruşmalı da yapabilir, ayrıca adli yardım talebinin reddi kararlarının gerekçeli olması gerekir (6100 s. HMK m.337/1). Bu aşamada dikkat edilmesi gereken husus, adli yardım talebine eklenecek belgeler ve talepte bulunan kişinin, gelir durumu ile yargılama giderleri arasında gözle görülür bir dengesizlik bulunup bulunmadığıdır. Daha önceki bölümlerde anlatıldığı gibi, yargılama giderlerinin kişinin mali durumunu sarsacak ölçüde yüksek olması halinde, mahkeme adli yardım talebini onaylar.
6100 s. HMK’nın 337’nci Maddesi’nin 2’nci Fıkrası gereği, adli yardım talebinin reddi kararlarına karşı süresi içinde (bir hafta) itiraz edilebilir. Bu durumda red kararını veren mahkemenin numarasını izleyen mahkeme, o yerde tek hukuk mahkemesi bulunması halinde, aynı işle görevli en yakın mahkeme itirazı değerlendirerek karara bağlayacaktır. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir. Bu noktada adli yardım talebi bulunan davacının talebinin kabul edilmesine, davalı tarafın itiraz etmesinin mümkün olup olmadığı konusu belirsizdir. Teknik olarak adli yardım başvurusu, davayı görecek mahkemeye yapılacağından, bu konuda karşı tarafın bir itiraz veya yorum yapabilmesinin mümkün olduğu düşünülebilir. Ancak adli yardım kararı, tarafların aralarındaki husumet ile ilişkilendirilebilecek bir karar olmadığı gibi, zayıf olan tarafın adli yardım başvurusuna, güçlü tarafın itirazı; aradaki dengesizliği yok etmek yerine daha da arttıracak bir unsur olacaktır. Bu anlamda “silahların eşitliği” ilkesinin hayata geçirilmesi amacıyla işletilebilecek adli yardımın, hakim önünde taraflarca tartışılması durumunda, yine zayıf olan tarafın kaybedeceği bir kısır göngüye sebep olacaktır.
Bir örnek vererek düşünecek olursak; mali durumu zayıf olan ve eşi tarafından sokağa atılmış kadın, bir şekilde boşanma davası başvurusu yapmış ve adli yardım talebinde bulunmuştur. Mahkeme ise adli yardım başvurusuna bir cevap vermeden dilekçelerin gönderilmesi aşamasına geçmiş ve davacının eşinin avukatı cevap dilekçesinde, davacının adli yardım talebinin haksız olduğu, itiraz ettiklerini ve talebin reddedilmesi gerektiği gibi itirazları sonucu, davacının adli yardım talebinin davanın bir parçası haline getirilmesi mümkündür. Bu noktada tespit edilen iki sorun bulunur ki, birincisi; davacının adli yardım talebinin amacına ulaşması için gereken yargılama evresinde bir karar verilmesinin zorunluluğudur. Belirli bir noktadan sonra verilecek adli yardım kararının kendisinden beklenen faydayı göstermeyeceği açıktır. Dilekçelerin teatisi aşamasında gerekli olan avukat yardımının verilmemesi sebebiyle başvurulması gereken bir tedbir kararına başvurulmamış olması; davacının aleyhine sonuçlar doğuracaktır.
İkincisi; maddi hukuk açısından işin esasını karara bağlayacak mahkemeye yapılması gereken adli yardım başvurusunun, mahkeme içinde taraflarca tartışılması veya karşı tarafın itirazları, ortada bulunan dengesizliğin devam ettirilmesi ve güçlü tarafın bu dengesizlikten faydalanması sonucunu doğuracaktır. Böyle bir durumda silahların eşitliği ilkesinin yerine getirilmesi amacıyla, eşit olmayan tarafların karşılıklı tartışma içinde bırakılması gibi garip bir durum ortaya çıkmaktadır ki, mantıken karşı taraf ile “eşit şartlarda muhakeme” amacına hizmet etmesi gereken adli yardım kararının, -bunun sağlanabileceği bir aşamada- muhakeme başlamadan sonuçlanması gereklidir. Dava dilekçesiyle birlikte talep edilen adli yardım başvurusu hakkında muhakeme başlamadan karar verilmez ve gerekli usul işlemlerinde başvurucunun bilgi eksikliğinden kaynaklanan bir aksama veya hata oluşursa, başvurucunun bazı haklarının kaybolması, yargılama sonunda haksız çıkması halinde, olması gereken zamanda verilmeyen adli yardım kararının, kişinin adil yargılanma hakkına zarar vereceğini de kabul etmek gerekir.
Yargılamanın ilerleyen aşamalarında adli yardım talebinde bulunan tarafın talebine, karşı tarafın itiraz edebileceği kabul edilmelidir. Ayrıca örneğin, başlangıçta adli yardım talebi kabul edilen davacı tarafın, yargılamanın ilerleyen aşamalarında mali durumunda düzelme olması halinde, davalı tarafın duruşma esnasında veya bir dilekçe ile durumu belirterek, davacı taraf hakkındaki adli yardım kararının sonlandırılmasını talep etmesi mümkündür.
Adli yardım talebi yargılamanın her aşamasında yapılabildiği için -önceden reddedilmiş bir talep bulunuyor olsa da- talep edenin mali durumundaki olumsuz değişiklikler sebebiyle (örneğin kişinin işten çıkarılması, hastalık veya sakatlık sebebiyle çalışamaz hale gelmesi, boşanmış olup yoksulluğa düşmesi vb) yargılamanın ilerleyen safhalarında tekrar adli yardım talebinde bulunulabilir. Ancak yargılamanın belirli bir aşamasında adli yardım talebinin kabul edilmesi halinde, kabul tarihinden önce oluşmuş yargılama giderlerinin adli yardıma dahil olması mümkün değildir (6100 s. HMK m.337/3).
6100 s. HMK’nın 338’inci Maddesi gereği, aşağıdaki koşullardan birisi gerçekleşirse, adli yardımın kaldırılması söz konusu olacaktır.
– Adli yardımdan yararlanmakta olan kişinin, adli yardım talebi ve kendi mali durumu hakkında kasten veya ağır kusuru sebebiyle yanlış bilgi verdiğinin anlaşılması durumunda hâkim adli yardımın kaldırılmasına dair karar verecektir.
– Adli yardımdan yararlanan kişinin mali durumunda olumlu değşikliklerin ortaya çıkması ile adli yardıma ihtiyacının kalmadığı durumlarda adli yardım kaldırılacaktır.
6. Adli Yardım’ın Kapsamı:
6100 s. HMK’nın 335’inci Maddesi, başvurucuya verilecek olan adli yardımın kapsamını düzenler. Bu sebeple, madde metninde sınırlı olarak sayılan (numerus clausus) muafiyetlerin haricinde bir ödeme veya yardım mümkün değildir. Adli yardım kararı, ilgiliye, aşağıdaki hususları sağlar:
A) Yapılacak tüm yargılama ve takip giderlerinden (m.323) geçici olarak muafiyet.
6100 s. HMK’nun 323’üncü Maddesi’nde düzenlenen yargılama giderleri:
a) Celse, karar ve ilam harçları.
b) Dava nedeniyle yapılan tebliğ ve posta giderleri.
c) Dosya ve sair evrak giderleri.
ç) Geçici hukuki koruma tedbirleri ve protesto, ihbar, ihtarname ve
vekâletname düzenlenmesine ilişkin giderler.
d) Keşif giderleri.
e) Tanık ile bilirkişiye ödenen ücret ve giderler.
f) Resmî dairelerden alınan belgeler için ödenen harç, vergi, ücret ve sair giderler.
g) Vekil ile takip edilmeyen davalarda tarafların hazır bulundukları günlere ait gündelik, seyahat ve konaklama giderlerine karşılık hâkimin takdir edeceği miktar; vekili bulunduğu hâlde mahkemece bizzat dinlenmek, isticvap olunmak veya yemin etmek üzere çağrılan taraf için takdir edilecek gündelik, yol ve konaklama giderleri.
ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti.
h) Yargılama sırasında yapılan diğer giderler.
B) Yargılama ve takip giderleri için teminat göstermekten muafiyet.
Teminat, 6100 s. HMK’nın 84 ila 89’uncu Maddeleri’nde düzenlenmiştir. 84’üncü Madde’nin Birinci Fıkrası’na göre,[8]
– Türkiye’de mutad meskeni olmayan Türk vatandaşının dava açması, davacı yanında davaya müdahil olarak katılması veya takip yapması (84/1, a).
Veya,
– Davacının daha önceden iflasına karar verilmiş, hakkında konkordato veya uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırma işlemlerinin başlatılmış bulunması; borç ödemeden aciz belgesinin varlığı gibi sebeplerle, ödeme güçlüğü içinde bulunduğunun belgelenmesi (84/1, b).
durumlarında hâkim, davalı tarafın muhtemel giderlerini karşılayacak uygun bir teminat gösterilmesine karar verebilir. Ancak 85’inci Madde’nin Birinci Fıkrası’nın a) Bendi gereğince davacı hakkında adli yardım kararı bulunuyorsa, teminat göstermesi istenemez.
6100 s. HMK’nın 392’nci Maddesi’nin Birinci Fıkrası’nın Son Cümlesi gereği, ihtiyati tedbir için teminat gösterilmesi gereken halerde, kişi adli yardımdan faydalanıyorsa teminat göstermekten muaf tutulacaktır.
Ayrıca 2004 s. İcra İflas Kanunu’nun 159’uncu Maddesi’nde[9] düzenlenen “Muhafaza tedbirleri” sebebiyle teminat verilmesi söz konusu ise, adli yardım talebi kabul edilmiş tarafın bu teminatı göstermesi gerekmeyecektir (2004 s. İİK m.159/2, son cümle).
C) Dava ve icra takibi sırasında yapılması gereken tüm giderlerin Devlet tarafından avans olarak ödenmesi.
Ç) Davanın avukat ile takibi gerekiyorsa, ücreti sonradan ödenmek üzere bir avukat temini.
Madde metninden açıkça görüleceği üzere, yargılama esnasında oluşabilecek tüm giderler, adli yardımın kapsamına dahil edilmiştir. Ayrıca maddenin ikinci fıkrası gereği hâkim, başvurucunun tüm yargılama giderleri ve avukatlık ücretinden muaf tutulmasına karar verebileceği gibi, bu giderlerin bir kısmı için muafiyet tanıyabilir. Adli yardım başvurusu, kişinin açacağı bir dava veya aleyhine açılmış bir dava için yapılabilir. Ancak şartları bulunuyorsa derdest bir davanın her aşamasında, adli yardım talebinde bulunulabilir.
7. Adli Yardım’ın Geri Ödenmesi:
Adli yardım kararı ile muafiyet sağlanan yargılama giderlerinin geri ödenme koşulları, 6100 s. HMK’nın 339’uncu Maddesi’nde düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasına göre; adli yardım kararı ile ertelenen tüm yargılama giderlerinin ödenmesi davada haksız çıkan tarafa yüklenecektir. Ancak lehine adli yardım kararı verilerek, giderlerden muafiyet sağlanan tarafın haksız çıkması halinde, zaten yoksunluk koşulu sebebiyle yargılama giderlerini ödeme güçlüğü içindeki kişinin, yargılama giderlerinin ödenmesinde kolaylık sağlanacaktır. Hakkında adli yardım kararı verilmiş kişi, haksız çıkması durumunda başvurusuna gerek kalmadan davaya bakan mahkemenin onayı ile, yargılama giderlerini en çok bir yıllık vade ve aylık eşit taksitlerle ödeyebilecektir (6100 s. HMK m.339/1).
Ayrıca aynı Maddenin İkinci Fıkrası’na göre, davada adli yardım muafiyeti almış ancak haksız çıkmış kişi; yargılama giderlerini ödemesi durumunda mağduriyet yaşayacaksa ve bu durum mahkeme tarafından açıkça görülebiliyorsa, yine mahkemenin kararı ile bu ödemelerden kısmen veya tamamen muaf tutulabilecektir. Madde metninden anlaşıldığı gibi mahkeme, bu konudaki kararını hükümle birlikte res’en verecektir (6100 s. HMK m.339/2).
8. 1136 s. Avukatlık Kanunu’nda Adli Yardım ile İlgili Düzenlemeler
Adli Yardım Bürosu:
1136 s. Avukatlık Kanunu’nun 176 ilâ 181’inci Maddeleri arasında Adli Müzaheret Başlıklı Kısımda düzenlenen adli yardım başvuru şartları ve başvurulan kurum bakımından diğerinden farklıdır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenen adli yardım kurumu, davaya bakacak mahkemenin incelemesinden geçerek Kanun’da düzenlenen tüm konularda başvurana muafiyet tanırken, 1136 sayılı Kanun’da düzenlenen adli müzaheret, genellikle başvurana baro tarafından bir avukat temini ve avukatın vereceği hukuki yardımı kapsar.
1136 s Kanun’un 176’ncı Maddesi gereği adli yardımdan maksat; “… avukatlık ücretlerini ve diğer yargılama giderlerini karşılama olanağı bulunmayanlara bu Kanunda yazılı avukatlık hizmetlerinin sağlanmasıdır.”
Bu amaçla, baro merkezinin bulunduğu yerlerde adli yardım büroları kurulur (1136 s. AK m.177/1, 1. Cümle). ve “Baro yönetim kurulu, ayrıca baro merkezi dışında avukat sayısı beşten çok olan her yargı çevresinde de bir avukatı adlî yardım bürosu temsilcisi olarak görevlendirebilir (1136 s. AK m.177/1, 2. Cümle). Bu durumda örneğin Balıkesir Barosu’nun merkezinin bulunduğu Balıkesir il merkezinde adli yardım bürosu kurulur, ayrıca Balıkesir ilinin yargı çevresinde bulunan her ilçede (ilçede 5 veya daha fazla avukat bulunuyorsa) adli yardım bürosu temsilcisi olarak bir avukat görevlendirilebilir.
Adli Yardım İstemi:
Adli yardım istemi, baro merkezinin bulunduğu yerde adli yardım bürosuna, baro merkezi dışında ise adli yardım bürosu temsilcisine yapılır. İstemin yazılı yapılması zorunluluğu olmamakla birlikte, illerde bulunan adli yardım büroları genellikle bir matbu form vasıtasıyla, başvuranın bilgilerini almaktadır. Ancak il merkezleri dışındaki yerlerde, yani adli yardım bürosu temsilcisinin bulunduğu yerlerde başvurunun yazılı yapılmasının zorlukları karşısında, başvurunun sözlü yapılabilmesi mümkün olmalıdır. Adli yardım bürosu temsilcisinin kendisine yapılan sözlü başvuruyu, sadece istemin yazılı yapılmaması sebebiyle reddetmemesi gerekir.
TBB Adli Yardım Yönetmeliği’nin, 5’inci Maddesi’nin 2’nci Fıkrası’na göre büro veya temsilci, başvurandan gerekli bilgi ve belgeleri ister. İlgilinin adli yardım isteminin haklılığı ile ilgili araştırmaları yapar ve bu konuda karar verir. Burada bahsedilen haklılık; istem sahibinin açtığı veya açacağı davadaki haklılığı değil, mali yoksunluk içinde bulunduğuna ve geçim şartları düşünüldüğünde bir avukat görevlendirme imkanının bulunmadığına dair haklılığıdır. Bu sebeple büro veya temsilcinin değerlendirmesi sadece ilgili başvurucunun mali durumuna dair olmalıdır.
Adli Yardım Başvurusu İçin Gerekli Belgeler:
Uygulamada her baro farklı belge ve bilgiler istemekle birlikte genellikle ilgilinin tapu kayıtları, bir işte çalışıp çalışmadığına dair belgeler, sigorta kayıtları gibi e-devlet üzerinden çok kolay elde edilebilecek belgeler istenmektedir. Bazı baroların -Kasım 2020 tarihi itibariyle- istediği belgeler aşağıda örneklendirilmiştir.
Balıkesir Barosu tarafından istenen belgeler[10] ;
Adli Yardım Görüşme Formu (Başvuru sırasında Doldurulacaktır)
E-Devlet çıktılı, İkametgah
Nüfus Cüzdan Fotokopisi
E-Devlet çıktılı, Vukuatlı Nüfus Cüzdan Örneği
E-Devlet çıktılı, Tapu Sicil Müdürlüğü’nden Gayrimenkulün Olmadığına Dair Belge
E-Devlet çıktılı, Ticaret Kaydının Olup Olmadığına Dair Belge
E-Devlet çıktılı, Araç Kaydının Olmadığına Dair Belge
E-Devlet çıktılı, SGK Hizmet Döküm Belgesi
(E-Devlet çıktıları Getirmeyenlerin BAŞVURULARI KABUL EDİLMEMEKTEDİR.)
Ankara Barosu tarafından istenen belgeler[11];
1) ikametgâh ilmuhaberi (muhtardan)
2) fakirlik ilmuhaberi (muhtardan)
3) nüfus cüzdanı fotokopisi
4) ikamet ettiği tapu sicil müdürlüğünden üzerine kayıtlı taşınmaz olup/olmadığına dair belge ve tüm türkiye genelindeki taşınmaz kaydına ilişkin e-devlet çıktısı
5) e-devlet araç kaydı sorgusu
6) çalışıyorsa maaş bordrosu (çalışmıyorsa sgk’dan alınacak 4a-4b-4c gelir belgesi)
7) açılmış bir dava var ise belge fotokopileri
8) oturduğu ev kendisine ait ise tapu kaydı fotokopisi, kirada oturuyor ise kira kontratı veya ödeme makbuzu, kira vermeksizin oturuyorsa yanında oturduğu kişiden alınan “kira vermeksizin oturduğunu” gösteren yazı (not: süresi 1 ayı geçen evraklar kabul edilmeyecektir).
İstanbul Barosu tarafından istenen belgeler[12];
1) Muhtardan alınacak fakirlik belgesi,
2) Muhtardan alınacak ikametgah belgesi,
3) Nüfus cüzdan fotokopisi,
4) Dava için gerekli belgelerin fotokopisi
(Başvuru esnasında İstanbul Barosu Adli Yardım Bürosu Başvuru Formu[13] ve taahhütname imzalatılmaktadır.)
İzmir Barosu tarafından istenen belgeler[14];
e-Devlet Kapısı (https://www.turkiye.gov.tr) üzerinden Adli Yardım başvurucularından aşağıda yer alan belgelerin sorgulama yaptırılması,
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü; Tapu Bilgileri Sorgulama
Emniyet Genel Müdürlüğü; Araç Sorgulama,
Sosyal Güvenlik Kurumu; 4A Hizmet Dökümü, 4B Hizmet Bilgisi, 4C Tescil Kaydı
Adalet Bakanlığı; Mahkeme Dava Dosyası Sorgulama
Nüfus Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü; NVİ Adres Bilgilerim,
Haklarında lehte ve aleyhte açılmış dava ve icra dosyası çıktıları
Nüfus cüzdanı fotokopisi,
Nüfus Müdürlüğünden, Vukuatlı Nüfus Kayıt Örneği
Muhtarlıktan, İkametgah belgesi
Başvurunun haklı olduğunu kanıtlamaya yardım edecek diğer belgelerle birlikte,
Adli yardım isteminde bulunulabilir.
Adana Barosu tarafından istenen belgeler[15];
Adli Yardım Merkezi’nden talep ettiğiniz, ücretsiz Avukat görevlendirilmesi ve hukuki yardım isteğinizin kabul edilmesi için;
1- Nüfus Cüzdan fotokopisi;
2- İlçe Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’ndan Gelir seviyesi sıfır (G0) Belgesi;
3- İkametgâh ilmühaberi; (e-devlet şifresiyle alınabilir)
4- Tapu Sicil Müdürlüklerinden adınıza kayıtlı gayrimenkul olmadığına dair yazı;
( !!!! E – DEVLET ŞİFRESİYLE ALINACAK !!!!)
5- Vukuatlı Aile Nüfus kayıt örneği; (e-devlet şifresiyle alınabilir)
6- Vergi Dairelerinde Vergi levhası sicil kaydı olmadığına dair yazı – mühür;
7- Trafik tescil Şube Müdürlüğünden adınıza kayıtlı araç olmadığına dair yazı – mühür;
8- SGK Tescil ve Hizmet Dökümü; (!!! barkodlu belge oluşturulacak !!!) (e-devlet şifresiyle alınabilir)
9- Talebinizle ilgili açılmış ve devam eden davanız varsa, bu davayla ilgili mahkeme evraklarının fotokopisin eklenmesi gerekmektedir.
Başvuru ve barolar tarafından istenen belgelerin karmaşıklığı ya da elde edilmelerinin zahmetli oluşu, başvuru yapacak kişileri engelleyici unsurlar olmaktadır. Gerçekten de ağır prosedür ve zorlayıcı bürokratik işlemler, kişilerin barolar tarafından verilmesi gereken adli yardıma ulaşmalarını engelleyecek ve dolayısıyla zaten yoksun ya da eğitimsiz olan başvurucu, bu hakkını kullanamayacaktır. Günümüzde her vatandaşın mali durumunun e-devlet kayıtlarından kolayca ortaya çıkacağı dikkate alınırsa, bazı barolar tarafından talep edilen belgelerin, neden bu şekilde talep edildiği sorusu sorulabilir. Örneğin tapu sicil müdürlüğünden alınacak yazı veya trafik tescil şube müdürlüğünden alınacak, üzerine kayıtlı araç olmadığına dair yazılar, aslında e-devlet üzerinden alınabilmesine rağmen, ısrarla kurumundan alınacak yazıların istenmesi hatalıdır.
Bu konuda genel olarak şunlar söylenebilir ki; başvurucu aslında sadece e-devlet şifresini kullanarak turkiye.gov.tr adresinden kendisi ve ailesi hakkında bir çok bilgiye ulaşabileceğinden, barolar tarafından istenecek belgelerin, sadece turkiye.gov.tr adresinden alınabilen bilgi ve belgeler olması gerekir. Çünkü başvuran kişinin ekonomik durumunun ötesinde, eğitim durumunun yetersiz olması, hatta okur yazar bile olmaması halinde yapacağı başvurunun, sırf prosedürlerin karmaşıklığı sebebiyle imkansız hale gelmemesi gerekir.
Adli yardım başvurusunun devamında adli yardım bürosu veya adli yardım temsilcisi başvurunun kabulü veya reddi ile ilgili bir karar verecektir.
Başvurunun kabulü:
Adli yardım başvurusunun kabulü halinde, kişiye adli yardım ile ilgili bir taahhütname imzalatılır. Yönetmeliğin 6’ncı Maddesi’nin Birinci Fıkrası gereği adli yardım başvurusu yapan kişi dava sonunda maddi yarar elde ederse, avukata ödenen para ve sağlanan maddi yararın %5’ini baroya geri ödemesi gerekmektedir. Bu sebeple taahhütnamede iki ana koşul bulunur ve ilgili bu koşulları kabul ettiğine dair imza atmalıdır.
1-) Başvuran kişi, adli yardım sonunda davasında haklı çıkar ve bir maddi yarar da elde ederse, dava sonunda hem kendisine verilen avukatın ücretini, hem de sağladığı maddi yararın %5’ini baroya ödeyecektir.
2-) Kişinin adli yardım başvurusunun haksız olduğu sonradan anlaşılırsa, yani kişi maddi yoksunluk içinde olmayıp, gerçekten ihtiyacı olmadığı halde adli yardım başvurusu yapmış ise, baronun adli yardım için avukata ödediği ücretin iki katını ve varsa diğer masrafları, kanuni faizi ile birlikte geri verecektir.
Adli Yardım Başvurusunun Reddi:
Başvurunun reddi halinde ilgili, durumun kendisine tebliğinden itibaren 10 gün içinde yazılı veya sözlü olarak baro başkanına başvurabilir. Ancak bu itirazın uygulamada bir geçerliliği olmayacaktır, çünkü 1136 s. Avukatlık Kanunu’nun 178’inci Maddesi’nin 2’nci Fıkrası gereği; “Yardım isteminin reddi halinde, ilgilisi yazı veya sözle baro başkanına başvurabilir. Baro başkanının vereceği karar kesindir.” Ayrıca,
Yönetmeliğin 5’inci Maddesi’nin 3’üncü Fıkrasının Son İki Cümleleri gereği; “Baro başkanı yedi gün içinde karar verir, bu karar kesindir. Süresinde karar verilmediği taktirde talep ret edilmiş sayılır.” Baro başkanı süresinde karar vermediği takdirde itiraz reddedilmiş sayılacağından, baro veya baro başkanın itiraz ile ilgili yeni bir işlem yapma sorumluluğu bulunmaz.
Görevlendirme:
Adli yardımın kabulü durumunda 1136 s. Kanun’un 179’uncu Maddesi’nin Birinci Fıkrası gereği, “büro gerekli iş ve işlemleri yapmak ve yürütmek üzere bir veya birkaç avukat görevlendirilir.” Büro tarafından bir görev yazısı düzenlenir ve bu yazıda, gerekli belgeler ile vekaletname verilmesi gereken avukatın iletişim bilgileri bulunur. Görevlendirilen avukat da ilgiliden vekaletname ve dava için gerekli belgeleri ister. Bu aşamada adli yardım için başvurmuş, ve bu isteği kabul edilmiş olan ilgili;
– Büro tarafından görevlendirilen avukata vekaletname vermezse (1136 s. AK m.179/2),
– Adli yardım hizmeti için gerekli bilgi ve belgeleri vermezse (1136 s. AK m.179/2),
– Avukatlık ücreti dışındaki zorunlu dava giderlerini ödemezse (Yön. m.6/b-2)
Görevlendirilen avukat, durumu adli yardım bürosuna geciktirmeden haber verecek ve adli yardım hizmeti sona erecektir.
Avukatın Görevden Çekilmesi:
Ayrıca adli yardım için büro tarafından görevlendirilen avukat haklı bir mazereti bulunması halinde kendisine verilen adli yardım görevinden çekilebilir. Adli yardım görevinden haklı nedenle çekilmesi şartları için 1136 s. Kanun’un 41’inci Maddesi’nin İkinci Fıkrası;
“Şu kadar ki, adli müzaharet bürosu yahut baro başkanı tarafından tayin edilen avukat, kaçınılmaz bir sebep veya haklı bir özürü olmadıkça, görevi yerine getirmekten çekinemez. Kaçınılmaz sebebin veya haklı özürün takdiri avukatı tayin eden makama aittir.”
Demekle çekilmek isteyen avukatın mazereti ile ilgili kararın adli yardım bürosu tarafından değerlendirilmesi gerektiğini öngörür, ancak aynı Kanun’un “işin reddi zorunluluğu” başlıklı 38’inci Maddesi’ne göre aşağıdaki durumlarda, kendisine adli yardım görevi verilen avukatın haklı sebeplerle çekilmesi gerekecektir (1136 s. Kanun m.38)
a) Kendisine yapılan teklifi yolsuz veya haksız görür yahut sonradan yolsuz veya haksız olduğu kanısına varırsa,
b) Aynı işte menfaati zıt bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş olursa,
c) Evvelce hâkim, hakem, Cumhuriyet savcısı, bilirkişi veya memur olarak o işte görev yapmış olursa,
d) Kendisinin düzenlediği bir senet veya sözleşmenin hükümsüzlüğünü ileri sürmek durumu ortaya çıkmışsa,
e) (İptal: …)
f) Görmesi istenilen iş, Türkiye Barolar Birliği tarafından tespit edilen mesleki dayanışma ve düzen gereklerine uygun değilse,
Ayrıca görevlendirilen avukat, haklı bir sebep olmaksızın verilen görevden çekilmek isterse; “görevin kendisine bildirildiği tarihten itibaren on beş gün içinde, o işin tarifede belirlenen ücretini baroya ödeyerek görevden çekilebilir.” (Yön. m.6/d)
Avukata Ödenecek Ücret:
Adli yardım ile görevli avukata, avukatlık asgari ücret tarifesinde gösterilen maktu ücret, baro yönetim kurulu kararıyla peşin ödenir (Yön. m.7/1-1. Cümle). Ayrıca baro yönetim kurulu, avukatın talebi üzerine, davanın niteliği de göz önünde bulundurularak, ödenecek ücretin bir katına kadar fazlasının ödenmesine karar verebilir (Yön. m.7/1-2. Cümle).
Bu şartlarda adli yardım konusunda görevlendirilen avukatın ücreti avukatlık asgari ücret tarifesinde gösterilen maktu ücret miktarı ile bu ücretin bir katı arasında olmaktadır. Örneğin adli yardım avukatına, asliye mahkemesinde takip ettiği bir dava sebebiyle baro tarafından en az 4.080 TL en çok da 8.160 TL ödenecektir. Buradaki ücretin takdiri sınırları içinde tamamen baro yönetim kuruluna bırakılmakla birlikte, nisbi vekalet ücretine dair karar verilen davalar sebebiyle adli yardım veren avukatın dava sonucu kazanacağı ücret bu miktarın çok üzerinde olacaktır. Son olarak davayı takip eden avukatın seyahat giderleri de yönetmeliğin 7/2 Fıkrası gereğinde ödenmektedir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenen adli yardım ile, 1136 sayılı Kanun’da düzenlenen adli yardımın farkları:
– 6100 s. HMK’ndaki adli yardım için başvuran kişiye, tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretleri bakımından muafiyet tanınabilmektedir.
– 1136 s. Kanun’da düzenlenen adli yardım ise, genellikle yalnızca avukat temini ve avukatın hukuki yardımından oluşur. Ancak TBB Adli Yardım Yönetmeliği’nin “Adli Yardımın Yapılışı” Başlıklı 6’ncı Maddesi gereğince; haklılığı açısından kesin kanıtlara sahip olan başvuranın yargılama giderlerini karşılayamaması söz konusu ise, baro yönetim kurulunun kararıyla, yargılama giderleri de adli yardım fonundan karşılanabilir.
TBB Adli Yardım Yönetmeliği,[16] MADDE 6- a) §3- “Yargılama giderlerini karşılayamayacaklar için 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununun 465-472 nci maddeleri gereğince adli müzaheret talebinde bulunulur. Bu talebin reddi halinde ilgilisi, avukatlık ücreti dışındaki diğer yargılama giderlerini karşılamak durumundadır. Aksi halde, adli yardım istemi reddedilebilir.”
§4- “Ancak, yargılama giderlerinin karşılanamayacağının açıkça anlaşılması ve adli yardım talebinde bulunanın haklılığı açısından kesin veya kuvvetli bir kanı oluşması halinde, adli yardım bürosunun veya adli yardım temsilcisinin önerisi üzerine baro yönetim kurulu kararıyla birden fazla baronun bulunduğu illerde ise, başvuru tarihinde büronun adli yardımdan sorumlu olan yönetim kurulu üyelerinden yönetime başkanlık eden üyenin bağlı bulunduğu baronun yönetim kurulu kararıyla adli yardım fonundan karşılanır.”
Ancak baro yönetim kurulunun yagılama giderlerinin de karşılanması yönünde karar alabilmesi için, ilgilinin daha önceden 6100 s. HMK’nun 334 ilâ 340’ıncı Maddeleri’nde düzenlenen adli yardım için başvurmuş olması ve başvurunun davaya bakan mahkeme tarafından reddedilmiş olması gerekir. Kısaca yargılama giderlerinin bir kısmı veya tamamı için mahkemesine muafiyet başvurusu olmayan ilgilinin, 1136 s. Kanun çerçevesinde adli yardım bürosuna yaptığı adli yardım başvurusu bakımından yapılacak yardım, sadece avukat temini ve avukatın hukuki yardımından oluşacaktır. Yine de, ilgili en başta mahkemesine bir başvuru yapmamış ve sonrasında baro adli yardım bürosuna başvurup avukat temini elde etmiş ve fakat yargılama giderleri bakımından büroya yaptığı başvuru reddedilmiş ise, yargılama giderleri bakımından adli yardım başvurusunun davanın her aşamasında yapılabileceği göz önüne alınarak, büronun atadığı adli yardım avukatının ilgili adına mahkemesine tekrar adli yardım başvurusunda bulunması gerekir. Bu halde eğer mahkemesi 6100 s. HMK’nun 334 ilâ 340’ıncı Maddeleri çerçevesinde yapılan bu başvuruyu reddederse, Yönetmeliğ’in 6’ncı Maddesi’nde belirtilen daha önceden başvuru şartı gerçekleşmiş olacağından, adli yardım bürosu veya adli yardım temsilcisinin önerisi ile baro yönetim kurulunun ilgilinin yargılama giderlerinin karşılanması hakkında görüşmek üzere toplanıp, olumlu ya da olumsuz bir karar vermesi gerekir.
– 6100 s. HMK’nda düzenlenen adli yardım başvurusu davayı gören mahkemeye yapılır. Başvuru hakkındaki kararı mahkeme hâkimi verecektir ve başvurunun reddi halinde red kararı mutlaka gerekçeli olmalıdır. Ayrıca red kararına karşı süresi içinde itiraz edilebilir (6100 s HMK m.337/2).
– 1136 s. Kanun’da düzenlenen adli yardım için başvuru, baroların bünyesinde kurulan adli yardım bürosuna yapılır ve başvuru hakkındaki kararı adli yardım bürosu verir. Başvurunun reddi halinde ilgili başvurucu tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde baro başkanına sözlü veya yazılı itirazda bulunabilir. İtiraz durumunda baro başkanı itiraza olumlu veya olumsuz bir karşılık vermek zorunda değildir. Baro başkanı 7 gün içinde cevap vermezse itiraz reddedilmiş sayılır.
Anlaşıldığı üzere 6100 s. Kanun ile 1136 s Kanun’da düzenlenen adli yardım birbirinden farklıdır ve 6100 s. Kanun’da düzenlenen adli yardım; avukatlık ücreti dahil tüm yargılama giderlerini kapsayabilecek genişlikte olabildiği halde, 1136 s. Kanun’da düzenlenen adli yardım, genellikle sadece avukat temini ve avukatın vereceği hukuki yardımı kapsamaktadır.
9. Adli Yardım Ödeneğinin Türkiye Barolar Birliği Tarafından Dağıtımı:
Adli yardım ödeneği Türkiye Barolar Birliği tarafından tüm barolara nüfus ve bağlı bulunan avukat sayısı oranında yapılan hesaplamalar sonucuna göre dağıtılmaktadır.
Türkiye Barolar Birliği adli yardım ödeneklerini yıl içinde dört eşit taksitte dağıtır (Nisan, Temmuz, Ekim, Aralık aylarında). Türkiye Barolar Birliği web sitesinden[17] alınan bilgilere göre 2021 yılında devlet tarafından ayrılan ödenek miktarı toplam 137.408.450,81 TL’dir. Bu miktarın %10 Yönetmeliğin 10’uncu Maddesi gereği “adli yardım dengeleme fonuna” aktarıldıktan sonra kalan 123.667.605,73 TL barolara dağıtılmıştır.
Dağıtılan miktarın büyük bölümü CMK görevlendirmeleri için kullanılmakla birlikte, ne kadarlık bir kısmının hukuk davalarına ait adli yardım başvuruları için kullanıldığı ancak baroların yıllık hesap tablolarında görülebilmektedir.
10. 1136 s. Kanun Bakımından Mevzuat ve Uygulamada Sorunlar:
177’nci Madde’nin 2’nci Cümlesi sonundaki “görevlendirebilir” terimi bizce hatalıdır, çünkü yapılacak görevledirmenin baro başkanının insiyatifine bağlı olduğunu göstermektedir, kısaca baro başkanı sayılan şartları taşıyor olsa da bazı ilçelerde, adli yardım temsilcisi görevlendirmeyebilir. Bu durumda, baro başkanının insiyatifine bağlı olarak bazı ilçelerde adli yardım hizmetinin bulunmayabileceği ihtimali çıkmaktadır ki görevlendirmenin yapılmadığı ilçelerde baronun adli yardım hizmetinin bulunmayacağı sonucu çıkmaktadır. Böylece baro başkanının insiyatifine bağlı olarak adalete erişim hakkının korunması zorlaşacak, bazı kişiler bakımından mahkemelere erişim imkansız hale gelecektir.
Eleştirel bir gözle bakıldığında adli yardım başvurusu için barolar tarafından talep edilen belgelerin bu kadar çeşitli olması ve özellikle Adana Barosu’nun istediği belgelerin çokluğu, karmaşıklığı dikkat çekicidir. Örneğin Adana’da oturan, okuma yazması olmayan ve eşine boşanma davası açmak isteyen bir kadının, eğer çevresinde kendisine bu konuda yardım edecek kimse de yoksa, Adana Barosu’nun istediği belgeleri hazırlayıp başvuru yapabilmesinin çok zor olacağı açıkça görülür. Bu sebeple baroların adli yardım başvuru kriterlerini daha çağdaş, kolay ve erişilebilir standartlara getirmesi önemli hale gelmektedir. Günümüzde, kişilerin hemen tüm bilgilerinin e-devlet aracılığıyla alınabildiği gerçeği karşısında, başvuranların fiziki olarak devlet dairelerini kapı kapı dolaşmalarını gerektirecek, örneğin “Vergi dairelerinde vergi levhası sicil kaydı olmadığına dair yazı-mühür” gibi afaki ve gereksiz isteklerin, aslında “adli yardım için kimse başvurmasın” demekle aynı anlama gelmektedir. Adil yargılanma hakkı, hak arama hürriyeti, mahkemelere erişim hakkı konularında azami hassasiyet gösterdiğini iddia eden baroların; adli yardım ve başvuru şartları konusunda bu kadar zorlayıcı olmaları anlaşılabilir değildir.
3 Kasım 2021, Av. Nihat BAŞ
——————————-
KAYNAKLAR:
AİHM 6. MADDE REHBERİ-Adil Yargılanma Hakkı (Medeni Hukuk Yönü), Avrupa Konseyi / AİHM, 2013
Mehmet AKBAL, Medeni Yargılama Hukukunda Adli Yardım, TBB Dergisi 2011 (93)
Ahmet EKİNCİ, Anayasa Mahkemesi’nin Bireysel Başvuru Kararlarında Mahkemeye Erişim Hakkı, Gazi Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVIII, Y. 2014, Sa. 3-4
Meral SUNGURTEKİN ÖZKAN, Anayasal Şikayet Ve Adalete Erişim, Dokuz Eylül Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 16, Özel Sayı 2014, s. 399-410 (Basım Yılı: 2015)
[1] 2709 > A. Hak arama hürriyeti
Madde 36 – (1) Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. (2) Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.
[2] AIHS > Madde 6. Adil Yargılanma Hakkı;
1. Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçü- de, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir.
2. Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.
3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
a) Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;
b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak;
c) Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek;
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;
e) Mahkemede kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından ücretsiz olarak yararlanmak.
[3] AİHM 6. MADDE REHBERİ-Adil Yargılanma Hakkı (Medeni Hukuk Yönü), Avrupa Konseyi / AİHM, 2013, sh.16
[4] AİHM 6. MADDE REHBERİ- a.g.e., 2013, sh.16
(Gnahoré / Fransa, § 41), (Essaadi / Fransa, § 36), (Del Sol / Fransa, § 26), (Bakan / Türkiye, § 76), (Aerts / Belçika § 75), (Essaadi / Fransa, § 35 ), (Santambrogio / İtalya, § 52), (Bakan / Türkiye, § 74-78), (Pedro Ramos / İsviçre, §§ 41-45)
[5] “Anayasamızda hak arama özgürlüğünün kullanılabilmesi ve adil yargılama hakkının unsurlarından olan, taraflar arasında silahların eşitliği ilkesinin hayata geçirilebilmesi için gerekli yargılama giderlerini ödemede sıkıntıya düşecek veya ödeyemeyecek durumda bulunan kişilere, her türlü mali ve hukuki korunma taleplerinde kolaylık sağlanması sosyal hukuk devletinin ilkelerinden olup, bu gereğin yerine getirilebilmesi de adli yardım ile mümkündür. Bu nedenle adli yardım müessesesi 1086 sayılı HUMK’nin 465 ila 472 maddeleri ile 6100 s. HMK’nin 334 ila 340. Maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Somut olaya gelince, davacının adli yardım talebinin reddine ilişkin karara karşı itiraz yasa yolunun sonucu beklenmeden, başka bir ifadeyle hakkın doğup doğmayacağı henüz belli olmadan, HMK’ nın 120. maddesi uyarınca gider avansının yatırılması konusunda gönderilen muhtıranın davacı aleyhine hukuki sonuç doğuracak şekilde yorumlanması hak arama özgürlüğü ve hukuki dinlenilme hakkına aykırılık teşkil eder.
Hal böyle olunca, davacının adli yardım talebinin reddine ilişkin kararın, itiraz prosedürü işletilmek suretiyle ve itiraz merciinin kararı üzerine kesinleştiği gözetilerek davacıya yatırması gereken yargılama harçları ve gider avansı konusunda usûlünce süre verilip sonuçları da ihtar edilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” (1. HD, 2018/809 E. , 2020/3733 K.)
[6] 2004 s. İİK > Harçlar : Madde 15 – (1) İcra ve iflas harçlarını kanun tayin eder. Kanunda hilafı yazılı değilse, bütün harç ve masraflar borçluya ait olup neticede ayrıca hüküm ve takibe hacet kalmaksızın tahsil olunur. (2) İcra takiplerinde, müzahereti Adliye kararları takibe yetkili icra mahkemesi tarafından Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununun 465 ve müteakip maddelerine tevfikan ittihaz olunur.
[7] 2004 s. İİK > İflas takiplerinde yetkili merci: > Madde 154 – (Değişik: 18/2/1965-538/74 md.)
İflas yoliyle takipte yetkili merci, borçlunun muamele merkezinin bulunduğu mahaldeki icra dairesidir.
Merkezleri yurt dışında bulunan ticari işletmeler hakkında yetkili merci, Türkiye’deki şubenin, birden ziyade şubenin bulunması halinde merkez şubenin bulunduğu yerdeki icra dairesidir.
Borçlu ile alacaklı yetkili icra dairesini yazılı anlaşma ile tayin etmişlerse, o yerin icra dairesi dahi iflas takibi için yetkili sayılır. Şu kadar ki, iflas davaları için yetki sözleşmesi yapılamaz ve iflas davası mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılır.
[8] İhtiyati tedbirde teminat gösterilmesi
6100 > MADDE 392- (1) İhtiyati tedbir talep eden, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorundadır. Talep, resmî belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa, mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar verebilir. Adli yardımdan yararlanan kimsenin teminat göstermesi gerekmez.
(2) Asıl davaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren bir ay içinde tazminat davasının açılmaması üzerine teminat iade edilir.
[9] Muhafaza tedbirleri:
2004 > Madde 159 – (Değişik: 18/2/1965-538/76 md.)
İflas talebi halinde mahkeme, ilk önce alacaklıların menfaati için zaruri gördüğü bütün muhafaza tedbirlerini emredebilir. Borçlu ödeme emrine itiraz etmemişse, alacaklının talebi üzerine, mahkeme mutlaka bu tedbirlere karar vermeye mecburdur. Bu emirler iflas dairesince yerine getirilir.
Mahkeme, defter tutmadan gayrı bir muhafaza tedbiri isteyen alacaklıdan, ileride haksız çıktığı takdirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğruyabilecekleri zararları karşılamak üzere, Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununun 96 ncı maddesinde yazılı bir teminat alınmasını isteyebilir. Borçlu ödeme emrine itiraz etmemiş veya alacak bir ilama bağlı ise teminat aranmaz. Devlet ve adli yardıma nail kimseler de teminat göstermek mecburiyetinde değillerdir.
Bu maddeye göre alınan muhafaza tedbirleri borçlu aleyhindeki icra takiplerine tesir etmez.
[10] http://balikesirbarosu.org.tr/2011/12/27/adl-yardim-goerueme-formu-ve-bavuru-cn-gerekl-belgeler/
[11] http://www.ankarabarosu.org.tr/merkezler/doc/adliyardim_belgeler.pdf
[12] https://www.istanbulbarosu.org.tr/FooterContent.aspx?ID=73&Desc=Ba%C5%9Fvuru-ve-%C4%B0li%C5%9Fkin-Belgeler
[13] https://www.istanbulbarosu.org.tr/docs/adliyardim/formlar.pdf
[14] https://www.izmirbarosu.org.tr/Sayfa/360/nasil-basvurulur
[15] https://www.adanabarosu.org.tr/uploads/adli_yardm.doc
[16] 7 Kasım 2020 Gün ve 31297 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan değişiklikler ile eklenen cümleler kalın ve italik yazı tipi ile gösterilmiştir.
[17] https://www.barobirlik.org.tr/Haberler/duyuru-202115-81692